Kazalı araç en iyi şekilde orijinal parça ile aslına uygun olarak tamir edilmiş olsa bile ikinci el piyasa değerinde bir düşüş meydana gelecektir. Kazaya karışan aracın kazadan önceki ikinci el piyasa değeri ile kazadan sonraki ikinci el piyasa değeri arasındaki bu düşüş farkı “Araç Değer Kaybı” olarak adlandırılır.
Kanunlarımızda doğrudan araç değer kaybı adı altında bir hüküm bulunmasa da bu zarar kaleminin hukuki mahiyeti Türk Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesinde düzenlenen haksız fiil kavramıdır. Söz konusu madde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür." şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1459. Maddesi tazminat ilkesi başlığı altında “Sigortacı sigortalının uğradığı zararı tazmin eder.” hükmünü öngörmüştür. Sigortacının sorumlu olduğu gerçek zarar kalemleri arasında değer kaybı da yer almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. Maddesinde işletenin sorumluluklarını karşılamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunlu kılınmıştır. Öte yandan 14 Mayıs 2015 tarihli Resmi Gazete’de T.C. Başbakan Yardımcılığı tarafından yayınlanan ve 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları"nın 5. Maddesinde araç değer kaybı talepleri de maddi tazminat talepleri içerisinde olduğu ve sigorta şirketleri tarafından karşılanması gerektiği düzenlenmiştir.
Bu bağlamda Araç Değer Kaybı, araçları kazaya karışanlarca hukuken ve yasal olarak talep edilerek alınabilecek ve aracın kaza sonrası hasarının maddi karşılığından tamamen farklı olarak ilaveten istenebilecek bir kalem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Araç değer kaybı tazminatı aracın kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri ile kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre ortaya çıkan gerçek zarar miktarıdır.
Dolayısıyla araç değer kaybının tespiti için her somut olaya uygulanabilecek bir formül bulunmamaktadır. Pek çok etken araç değer kaybı miktarını etkileyebilmektedir. Kazaya karışan aracın piyasa değeri, hasarın boyutu, aracın kilometresi, daha önce hasar kaydının olup olmadığı, daha önce hasar kaydı varsa muhteviyatı, aracın hangi parçasının zarar gördüğü ve aracın trafiğe çıkış tarihi dahi araç değer kaybı miktarını etkileyebilmektedir.
Bu hususta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/4690 Esas, 2016/7983 Karar 20.09.2019 tarihli içtihadıyla konuya açıklık getirmiştir.
“Araçta meydana gelen araç değer kaybının; aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki ikinci el rayiç değeri ile aracın yaşı, özellikleri, hasar miktarı ve hasarlı kısımların özelliği dikkate alınarak kazadan sonra hasarlı halinin rayiç değeri tespit edilip bu iki miktar arasındaki farka göre hesaplanması gerekir.”
Trafik kazalarında zarar verenin verdiği zararı karşılaması, haksız fiil nedeniyle verilen zararın tazmini anlamına gelmektedir. Haksız fiile ilişkin hükümler ise Türk Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir.
İşbu kanun maddesinden anlaşılacağı üzere haksız fiil nedeniyle meydana gelen zararın tazmininde kusur oranının esas alınması gerekmektedir.
Araç değer kaybı talepleri gerçek zarar kapsamında olup, bu noktada ödeme yükümlüsü tarafından sorumluluktan kurtuluş sebepleri ileri sürülebilir. Kusur da bu sorumluluktan kurtuluş sebeplerinden birisidir.
Araç değer kaybına sebep olan kusurlu sürücü, olayda tam kusursuz olduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulabileceği gibi kusuru oranında bedelden indirim de isteyebilir. Gerek adli yargı gerekse tahkim süreçlerinde tarafların kusura ilişkin itirazları olduğu takdirde dosya kusur incelemesi yapılmak üzere bilirkişiye gönderilmektedir.
Dolayısıyla ilgili talep ve itirazlarda hak kaybının ve mağduriyetlerin yaşanmaması adına sigorta tahkim süreçlerinin uzmanlarınca bu süreçlerin yönetilmesi ve takip edilmesinde yarar bulunmakta olup, alanında uzman ekipleriyle Mert Hukuk Bürosunun desteğini bu noktada sitemizdeki iletişim kanalları vasıtasıyla talep edebilirsiniz.
Trafik kazalarında, kaza nedeniyle araçta meydana gelen araç değer kaybı tazminatından Karayolları Trafik Kanununda yer alan düzenlemeler doğrultusunda hem kazaya sebebiyet veren kusurlu sürücü, hem de araç sahibi sorumludur. Karayolları Trafik kanununda düzenlenen bu sorumluluk tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluk halidir. Sorumluluk kusura dayanmadığı için araç sahibinin hiçbir kusuru olmasa dahi ortaya çıkan zarardan sorumludur. Araç sahibi sadece mücbir sebebin, zarar görenin ve üçüncü kişilerin ağır kusuru sebebiyle illiyet bağının kesildiğini ispat etmesi durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Bununla birlikte aracın zorunlu mali mesuliyet poliçesini tanzim eden sigorta şirketi poliçe limitleri dahilinde ve poliçe limitinin aşıldığı durumlarda eğer var ise ihtiyari mali mesuliyet poliçesini tanzim eden sigorta şirketleri de değer kaybı tazminatından sorumludur. Yargıtay içtihatları da bu doğrultudadır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas: 2016/7008 Karar: 2016/11431 Karar Tarihi: 12.12.2016
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 1. maddesi gereğince trafik sigortası işletene düşen hukuki sorumluluğu sigorta limitleri dahilinde teminat altına alır ve zarar gören üçüncü şahsın gerçek zararından sorumludur. Trafik kazasında zarar gören aracın hasarı onarılsa dahi onarımdan sonra aracın piyasa rayiç satış fiyatında düşüklük oluşacağı gerçeği karşısında, kaza nedeniyle araçta meydana gelen değer kaybı, gerçek zarar içinde değerlendirilir ve bu zarardan hem zarar veren hem de ZMSS şirketi sorumludur.
Motorlu Kara Taşıtları ihtiyari mali sorumluluk sigortası genel şartlarının “sigorta teminatının kapsamı başlıklı 1. maddesine göre sigortacı aracın işletenine yükletilebilecek hukuki sorumluluğu poliçe teminatı kapsamında olmak şartıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası haddi üstünde kalan kısmını poliçede yazılı azami miktara kadar temin eder. İhtiyari mali mesuliyet sigortası kapsamının başlangıç noktası, zorunlu trafik sigorta limitinin üzerinde kalan kısımdır. Kapsamın sonu ise ihtiyari mali mesuliyet sigortası limitidir. Başka bir ifadeyle gerçek zarar miktarı zorunlu trafik sigorta limitini geçtiği anda ihtiyari mali mesuliyet sigortası güvencesi başlamakta ve kendi poliçesindeki limit miktarı da sorumluluğun sona erdiği nokta olmaktadır. Bu nedenle zarar, trafik sigortası kapsamında kalmakta ise ihtiyari mali mesuliyet sigortacısının sorumluluğundan bahsedilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 72. Maddesi “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Araç değer kaybı taleplerinde de Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenen iki yıllık görece ve on yıllık kesin zaman aşımı sürelerinin uygulanması gerekir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. Maddesi de benzer şekilde düzenlenmiştir. “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.”
Araç değer kaybı taleplerinde zamanaşımı süresi, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Zarar ve sorumludan hangisi daha sonra öğrenilirse zamanaşımı son öğrenme gününden itibaren başlar. Zarar veya zarardan sorumlu tutulanların bir arada öğrenilmediği sürece zamanaşımı işlemeye başlamaz. 10 yıllık kesin süresi ise kural olarak kazanın gerçekleştiği tarihte başlar.
Özetle; araç değer kaybı tazminatlarında zamanaşımı, tazminat alacaklısının, zararı ve tazminat sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl herhalde olayın gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Türkiye’de sigortacılığa dair mevzuatlarda pert kavramına ilişkin herhangi tanımlama yapılmamıştır. Ancak uygulamada pert kavramı tam hasara uğramış araçlar için kullanılmaktadır. Kaza sonucunda hasara uğrayan aracın onarım masrafları aracın kaza tarihindeki değerini aşar ya da taşıt onarım kabul etmezse araç tam hasara uğramış sayılır.
Aracın tam hasarlı duruma gelmesi halinde araç değer kaybı talebi kabul edilemeyecek, bunun yerine aracın hurda bedelinin ödenmesi gerekecektir. Zira araç sahibinin aracını ikinci el piyasasında satışa çıkarması ve kaza nedeniyle rayicin altında bir bedelle satış yapması mümkün olamayacağı için araç değer kaybı adı altında tazminat talep edilemeyecektir.
Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/05/2016 tarih ve E:2016/2020, K: 2016/5739 sayılı kararı şu şekildedir:
"Hükme esas alınan 11.09.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda ise araçtaki toplam hasarın 14.160 TL olduğu belirlenmiş, aracın modeli, olay tarihindeki yaşı, hasar durumu vs göre pertinin ekonomik olup olmayacağı hususunda inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Aracın pertinin uygun olması halinde davalı taraf ayrıca araç değer kaybı zararından sorumlu olmaz."