Makaleler

Göçmen Kaçakçılığı ( TCK m.79) Suçu ve Cezası

Göçmen Kaçakçılığı ( TCK m.79) Suçu ve Cezası

Göçmen Kaçakçılığı; Dünya ülkeleri arasındaki hayat standartlarının farklılığı ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunlar, bu ülkelerde uygulanan baskıcı rejimler, yaşanan iç savaşlar, coğrafi olumsuzluklar dolayısıyla insanlar, vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları ülkelerden ayrılarak sosyal ve ekonomik bakımdan daha ileride olan ülkelerde yaşamak istemektedirler. Bunun sonucunda insanlar genellikle bu ülkelere yasa dışı yollardan girmeyi veya yasal yollardan girmesine rağmen süresi içerisinde ülkeyi terk etmemeyi tercih etmektedirler. Ülkeler de bu kontrolsüz göç akımını engellemek amacıyla mevzuatlarında “göçmen kaçakçılığı” suçuna yer vermektedirler. “Artuk/Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümleri (Ankara: Adalet Yayınevi, 2019)”

Göçmen Kaçakçılığı ( TCK m.79) Suçu ve Cezası Korunan Hukuki Değer

Her suçun işlenmesiyle bir veya birden fazla hukuki değerin zedelendiği söylenebilir. Zedeleme, suçun kanuni tanımında öngörülen konu üzerinde zarar veya tehlikenin oluşturulması yoluyla meydana gelmektedir.

Göçmenlerin bulundukları ülkeden, transit ülkeye ve oradan da hedef ülkeye geçmeleri sürecinde fiziki varlıkları ile maddi varlıklarının zarar görebileceği zaviyesinden hareketle koruma altına alınan hukuki değerleri saptayanların olduğu gibi uluslararası antlaşmalar ile kendi ülkelerindeki sosyal, ekonomik, kültürel ve demografik durumunun olumsuz manada değişmesine engel olmak isteyenlerin aldığı hukuki tedbirler mevcuttur. Bu kapsamda korunan hukuki değerler; bireye yönelik temel haklar, vücut bütünlükleri ve maddi menfaatleri ile devletlerin ulusal politikalar ile düzenlendiği alanların sıhhati açısından kamu güvenliği ve kamu düzeni gibi genel menfaatlerden söz edilebilir. 

Suçun Maddi Unsurları

A – Fail

Göçmen kaçakçılığı suçunun faili herhangi bir kimse olabilir. Çünkü suçun fail açısından nitelendirmesi özgü suç değildir. Dolayısıyla özel bir sıfat aranmamaktadır. Fail, Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olabileceği gibi yabancı olması da mümkündür. Failin Türk Ceza Kanunu m. 79 uyarınca gerçekleştireceği fiillerin örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi durumunda Türk Ceza Kanunu m.79/2 uyarınca cezasının yarı oranında arttırılacağı düzenlenmiştir.

B – Mağdur ve Suçun Konusu

Göçmen kaçakçılığı ile ülkelerin yurda giriş çıkış ve ülkede kalmaya ilişkin düzen ve kuralları ihlal edilmektedir. Korunan hukuki değer kamu düzeni ve güvenliği olduğu için devlet, bu suçtan zarar gören konumundadır. Göçmen kaçakçılığı suçunun hukuki anlamda mağduru, yasal olmayan yollardan ülkeye sokulan veya kalmasına ya da yurt dışına çıkmasına imkân sağlanan yabancılar veya yasal olmayan yollardan ülkeden çıkmasına imkân sağlanan Türk vatandaşları yani göçmenler değildir. Göçmenler, sanıklar tarafından rızaları dahilinde kaçırılmakta hatta bu suçun sanıklarına maddi menfaat sağlamaktadırlar.

C – Fiil

Türk Ceza Kanunu’nun 79. Maddesinde düzenlenen Göçmen kaçakçılığı suçu, seçimlik hareketli suç niteliği taşımaktadır. Seçimlik hareketli suç ise suçun kanuni tarifinde sıralanmış hareketlerden herhangi birisinin işlenmiş olmasıyla suçun işlenmiş kabul edileceğidir. Eğer seçimlik hareketlerin birden fazlası fail tarafından işlenmişse yine tek bir cezaya hükmolunur. Bu doğada gerçekleşen birden fazla hareketin hukuk zemininde tek bir fiil olmasından kaynaklanmaktadır. Göçmen kaçakçılığı suçu; yasal olmayan yollardan bir yabancıyı ülkeye sokulması veya ülkede kalmasına imkân sağlanması şeklinde gerçekleşebileceği gibi Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlanması şeklinde de gerçekleşebilir. 

Her devletin sınırından girecekler için öngördüğü prosedürler ve usuller vardır. Kanuni şekle tabi kılınmış prosedürlerin veya usullerin ihlal edilerek ülkeye girilmesi veya çıkılması, illegal bir surette ülkeye giriş-çıkış demektir. Türk Ceza Kanunu’nun 79. Maddesinde “… Yasal olmayan yollardan…” ifadesi bahsettiğimiz hususa işaret etmektedir. Bu nedenle Pasaport Kanunu vb. kanunlardaki usullerin ve prosedürlere aykırılık bulunup bulunmadığı saptanacak ve bu saptamaya göre suçun kanuni tanımındaki unsurunun varlığı tartışılacaktır.  

Bir diğer üzerinde durulması gereken husus ise, Yargıtay kararlarında da gri bir alan olarak varlığını koruyan ve bazı Yargıtay üyelerince verilen daire kararlarına muhalefet şerhi düşülmesine sebebiyet veren Türk Ceza Kanunu’nun 79. Maddesinde geçen “…imkân sağlayan…” ibaresidir. Bu ifade ile suçun ne zaman tamamlandığı veya teşebbüs aşamasında olup olmadığının tayininde belirsizlikler ve tartışmalar ortaya çıkmaktadır. İmkân sağlama, ibaresini açıklayıp, somut suç tipi üzerinden de değerlendirmesi gerçekleştireceğiz. İmkân, Türk Dil Kurumu tarafından, yararlanılan uygun şart veya durum olarak tanımlanmıştır.

Sağlamak ise Türk Dil Kurumu tarafından, bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak; temin etmek olarak ifade etmiştir. Türk Ceza Kanunu m.79’ da ise “Bir yabancıyı ülkede kalmasına imkân sağlama” ifadesi mevcuttur. Öyle ise bir yabancının ülkede kalması için gerekli uygun şartların ve durumların hazırlanması veya temin edilmesi ile suç işlenmiş kabul edilecektir. Ayrıyeten Türk Ceza Kanunu m.79/1-b uyarınca Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlamayı da suç kabul etmiştir. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere, bir kişinin yasal olmayan yollardan yurt dışına çıkması için gerekli uygun şartları ve durumların hazır ve temin edilmesi ile suçun oluştuğu kabul edilmiştir. 

D – Netice 

Netice, suçun tipikliğindeki hareketin gerçekleşmesiyle dış dünyada meydana gelen değişikliktir. Türk Ceza Kanunu’nun 79. Maddesinde düzenlenmiş olan Göçmen Kaçakçılığı suçu, netice unsuru bakımından tehlike suçu niteliğindedir. Tehlike suçu, soyut ve somut olmak üzere iki çeşittir. Tehlike suçu, suç ile koruma altına alınan hukuki değerin somut olarak herhangi bir zarar veya etki görmesi söz konusu olmasa dahi suçun tipikliğinde yer alan hareketlerden birinin gerçekleşmesiyle tehlikenin varlığı kabul edilir ve suç işlenmiş sayılır.

Bu noktada göçmen kaçakçılığı suçu, soyut tehlike suçu niteliğindedir. Yani, fiil herhangi bir tehlikeli unsur barındırmasa bile suçun mağdurunun kamu olmasından kaynaklı bahsedilmiş fiillerden herhangi birisinin işlenmesi ile suç oluşmuş kabul edilir. Bu anlatılandan anlaşılacağı üzere, göçmen kaçakçılığı suçu için herhangi bir netice öngörülmemiş, hareketin tamamlanmasıyla suç işlenmiş kabul edilecektir.

Suçun Manevi Unsuru

Suçun manevi unsuru doğrudan kast olmakla beraber, Türk Ceza Kanunu’nun 79. Maddesinde geçtiği üzere “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla…” ifadesiyle amaç-saik unsuru da dâhil edilmiştir. Kimi yazarlara göre özel kast olarak da isimlendirilir. Şöyle ki, amaç veya saik; hareketin psikolojik yönündeki irade olan –kasttan- farklıdır. Bu terimler, kastın oluşumuna temel, esas olan, ateşleyici veya motivasyonel kaynak mahiyetindedir. Bu nedenle bu unsurun mevcut olmadığı bir fiilin göçmen kaçakçılığı suçuna vücut verdiği söylenemez. 

Bu suç taksirle işlenmesi mümkün değildir. Zira Türk Ceza Kanunu’nda bir suçun taksirle işlenebildiğinin kabulü için ilgili suç için taksirle işlenebileceği ifade edilmiş veya bu yönde suç tipi ihdas etmesi gerekir. Ancak göçmen kaçakçılığı suçu için böyle bir düzenleme mevcut değildir. 

Doğrudan kast, suçun kanuni tarifinde bahsedilmiş bütün unsurları isteyerek ve bilerek gerçekleştirmektir. Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından ise doğrudan veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadı ile yasal olmayan yollardan bir yabancının ülkeye sokulması veya ülkede kalmasına imkan sağlanması yahut Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması halinde doğrudan kast mevcut demektir. 

Detaylı Bilgi Almak İçin; Ceza Avukatı

Hukuka Aykırılık Unsuru

Bu unsur, ilgili suç tipinin gerçekleşmesinde herhangi bir hukuka uygunluk sebebinin bulunmaması gerektiğini ifade eder. Göçmen Kaçakçılığı suçu için değerlendirilmesi gereken hukuka uygunluk sebebi, ilgilinin rızasıdır. Rıza, bir kişinin oluşa ve duruma izin vermesi, kabul etmesi veya kabullenmesi manasına gelir. Türk Ceza Kanunu açısından rızanın geçerliliği, ancak kişinin mutlak surette üzerinde tasarrufta bulunabileceği hakka yönelik olması halinde geçerli kabul edilecektir. Ancak göçmen kaçakçılığı suçunun mağduru göçmen olmadığından ötürü koruma altına alınan hukuki değerin –hakkın- sahibi olmadığından bu yönde göstereceği rıza, fail tarafından gerçekleşen davranışı suç olmaktan çıkarmayacaktır. 

Kusurluluğu Kaldıran Hal

Bir kişinin Türk Ceza Kanunu kapsamında cezalandırılabilmesi için kusurlu olması gerekir. Bu noktada kişinin kusur ehliyetinin mevcudiyetinin irdelenmesi gerekir. Ayrıca bazı sebeplerin bulunması halinde kişinin kusurlu olmadığı sayılır ve bu sebeple kişi suçu işlemiş olsa dahi cezalandırılması söz konusu olmayacaktır. Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından değerlendirilmesi gereken kusurluluğu kaldıran sebep, zorunluluk hali olacaktır.

“Mültecilerin Hukuki Durumlarına Dair Cenevre Sözleşmesinin”71 31/1 maddesinde, “…akit devletler yaşamları ve özgürlükleri 1. maddede gösterilen şekilde tehdit altında bulunan ülkeden doğruca gelerek izinsiz ülkelere giren veya ülkelerinde bulunan mültecilere usulsüz girişlerinden veya bulunuşlarından dolayı ceza vermezler” hükmü bulunmaktadır. Mültecilerin ülkeye girer girmez derhal ve açıkça iltica talebinde bulunmaları gerekir. Söz konusu düzenleme göçmen kaçakçılığı suçu bakımından şahsi bir cezasızlık nedenidir. Bu suçta fail yabancıları maddi menfaat için ülkeye sokan kişidir. Mülteci konumunda bulunan yabancılar zaten yukarıdaki açıklamalarımızda da değindiğimiz gibi fail değil suçun konusu konumunda olduklarından göçmen kaçakçılığı suçundan cezalandırılmaları söz konusu değildir. Bu statüde bulunan yabancılar hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 25/2 maddesi uyarınca

5682 sayılı Pasaport Yasası’ndan da ceza verilmemesi gerekir. (Kemalettin Erel, Yargıtay Kararları Işığında Göçmen Kaçakçılığı)

Suçun Özel Görüşün Biçimleri

1-) Teşebbüs

Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından, teşebbüs konusunda Türk Ceza Kanunu’nun genel hükmü niteliğinde olan 35. Maddedeki hükme göre işlem görülecektir. TCK m.35 uyarınca teşebbüs, “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” olarak hüküm vazedilmiştir. Ayrıca Protokolün 6. maddesinin 2. fıkrasına göre de “taraf devletler kendi hukuk sistemlerinin temel kavramlarına bağlı kalmak kaydıyla göçmen kaçakçılığı suçuna teşebbüs etmeyi de cezalandırmak yükümlülüğündedir.” Genel hükümler ışığında teşebbüssen sorumlu tutulmayı işaret etmişlerdir. 

Yukarıda da ifade edildiği üzere, göçmen kaçakçılığı suçu, tehlike suçu niteliğindedir. Bu demek oluyor ki, suç unsurları arasında netice mevcut değildir. Ancak, eğer bahsedilen suçun hareketi, aşamalara ayrılabiliyorsa yine bu aşamalar tamamlanması elde olmayan nedenlerle tamamlanmazsa bahsedilen suça teşebbüsten sorumluluk doğacaktır. Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere göçmen kaçakçılığı suçu teşebbüssen işlenmesi mümkündür. Bu nokta fail, bir kimseyi yasal olmayan yollardan yurt dışına çıkarmak için dorseye bindirmiş ve misalen Yunanistan’a götürecekken kolluk tarafından yakalanması halinde, yurt dışına yasal olmayan yollardan çıkarmaya imkan sağlamaya teşebbüsten cezai sorumluluk doğacaktır. Bu tarz olayların yaşanmışsa hemen ofisimizde profesyonel yardım alabilirsiniz. 

Türk Ceza Kanunu m.79’da gösterilen seçimlik hareketler, birbirinden ayrılabilir yani belirli bir zaman diliminde icra edilebilir niteliktedir. Dolayısıyla teşebbüs hükümlerinin tatbiki açısından elverişlidir. 

2-) İştirak 

Türk Ceza Kanunu’nda iştirak iki farklı şekilde cereyan edebilir. Bunlar: faillik ve şerikliktir. Fail, suçu işleyen kimsedir. Müşterek faillik, bir suçun icrası kapsamında birlikte karar alan ve suçun işlenmesine müşterek hakimiyet kuran kimseler, doğrudan fail gibi cezalandırılır. Şeriklik ise yardım etme ve azmettiren şeklinde meydana çıkabilir. Göçmen kaçakçılığı suçu için uygulamada sıklıkla karşılaştığımız statüler, Müşterek faillik ve yardım etme durumlarıdır. Yardım etme ise, müşterek faillik seviyesine gelmemekle beraber suçun işlenişi kolaylaştıran, aracılık eden, vasıta sağlayan vb gibi hallerde karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gerekir ki, birlikte suç işleme kararı bulunmamaktadır. 

3-) İçtima

Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından içtima müessesesinin değerlendirilmesinde ise 2 durum sıklıkla görünmektedir. Zincirleme suç ve fikri içtima hükümlerinin tatbiki vaziyetidir. 

Zincirleme Suç, failin bir işleme kararına istinaden bir kimseye karşı aralıklarla birden fazla kere suçun işlenmesidir. Bu karardan hareketle aynı göçmen grubunun değişik fertlerini aynı suç işleme kararıyla ve kısa aralıklarla yasa dışı olarak yurda sokma veya çıkmasına imkân sağlamaları halinde TCK’nın 43/1 maddesinin uygulanması söz konusu olabilir.

Fikri içtima, bu müessesenin de iki çeşidi vardır; aynı neviden fikri içtima ve farklı neviden fikri içtima olmak üzere. Aynı neviden fikri içtima, failin tek bir fiile bir suçu birden fazla kişiye karşı işlemiş olması demektir. Farklı neviden fikri içtima ise fail bir fiil ile birden fazla suçu işlemiş olması demektir. Farklı neviden fikri içtimanın söz konusu olduğu hallerde, hangisi daha ağır cezalandırmayı gerektiriyorsa o işlenen suç bakımından cezalandırma söz konusu olacaktır. Aynı neviden fikri içtima ise Türk Ceza Kanunu m.43’te düzenlenen zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. 

Göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesi sırasında, yabancının ülkede kalmasını sağlanması halinde sahte kimlik, belge düzenlendiği haller görülmektedir. Bu durum, resmi belgede sahtecilik suçunun da oluşmasına meydana verecektir. Fail aslında göçmen kaçakçılığı suçunu işlemek maksadıyla böyle bir fiil işlese de iki suç meydana gelmiştir. Aslında Türk Ceza Kanunu genel hükümlere göre farklı neviden fikri içtima kuralı gereği daha ağır cezanın söz konusu olacağı suçtan hüküm kurulması gerekirken TCK m.212 uyarınca “Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur” normu ifadesinden de anlaşıldığı üzere genel kuraldan sapılarak özel bir düzenleme getirilmiştir. 

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Asliye Ceza Mahkemesi göçmen kaçakçılığı suçu bakımından görevlidir. Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. 

YARGITAY KARARLARI

“…Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen göçmen kaçakçılığı eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Tüm dosya kapsamına göre, sanığın göçmen kaçakçılığı eylemini asli fail olarak suçun diğer faiilleriyle birlikte iştirak halinde işlemiş olmasına rağmen, eyleminin suça yardım eden olarak nitelendirilerek hakkında TCK’nın 39/1 madde ve fıkrasının (b) ve (c) bentleri uygulanmış, TCK’nın 79/1. maddesi uyarınca, göçmen kaçakçılığı suçunda hapis cezası yanında ayrıca adli para cezasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bu hususlarda bozma yapılamayacağı,

Anlaşıldığından, sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 10/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” (Y18CD, 2016/7099 E, 2017/5503 K, 10.05.2017)

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 31/03/2015 Tarih ve 2015/54 Esas – 2015/28 Karar sayılı kararı “Göçmen kaçakçılığı suçunda korunan hukuki yarar uluslararası toplum düzeni olup, menfaat karşılığı ülkeye sokulan, ülkede kalmasına veya yurt dışına çıkmasına imkan sağlanan kişilerin suçun yasal mağduru durumunda bulunmayıp suçun konusunu oluşturdukları gözetilmeden, sanık hakkında birden fazla göçmenin yurt dışına çıkışı hususunda anlaşma sağladığı gerekçesiyle, TCK’nın 43/2. maddesi delaletiyle aynı Kanun maddesinin 1. fıkrası uygulanarak fazla ceza tayini, kanuna aykırı…”

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 01/07/2015 Tarih ve 2015/30988 Esas – 2015/3863 Karar sayılı kararı “Mağdur beyanları, sanık savunması ve dosya kapsamına göre, kendisi de yasa dışı yollardan yurt dışına çıkmak isteyen … uyruklu sanığın, göçmen kaçakçılığı yaptığı anlaşılan ve kimliği tespit edilemeyen İsmail isimli kişi ile yaptığı anlaşma doğrultusunda, yurt dışına kaçmak isteyen kendisi gibi … uyruklu mağdurları ikna suretiyle ayarlayıp … isimli kişi ile irtibatlandırdığı ve para işini organize ettiği, olaydan iki gün önce sahile götürdüğü mağdurların şartların uygun olmaması nedeniyle çıkış yapamamaları üzerine tekrar otele geldikleri ve kendisi …’a dönerek mağdurları İsmail’e yasa dışı yollardan taşınmak üzere teslim ettiği, sanığın bu şekildeki eyleminde hukuki sorumluluğunun göçmen kaçakçılığına teşebbüs, cezai sorumluluğunun ise TCK’nın 79/1. maddesinin son cümlesi uyarınca tamamlanmış suçun karşılığı olduğu, olay günü mağdurları götüren teknenin istiap haddinden fazla yolcu taşınması ve gerekli güvenlik önlemlerine sahip olmaması nedeniyle batması sonucu mağdurların boğulma tehlikesi geçirmesi ve bir kısım göçmenin hayatını kaybetmesi ile sanığın eylemleri arasında illiyet bağı bulunduğuna ve dolayısıyla göçmenlerin hayatı bakımından bir tehlike oluşturacak şekilde sanığın atılı suçu işlediğine dair delil bulunmadığı ve belirtilen göçmenleri yurt dışına çıkarmak isteyen diğer kişilere tesliminden sonraki olaylardan sanığın sorumlu tutulamayacağı gözetilmeden, tayin olunan temel cezanın TCK’nın 79/2-a maddesi ile arttırılması sonucu fazla ceza tayini, Kanuna aykırı…”

Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 31/03/2015 Tarih ve 2015/83 Esas – 2015/49 Karar sayılı kararı “Yasal olmayan yollardan Türkiye’ye giriş yapan göçmenlerin bir süre kalmaları amacıyla evini tahsis eden, kolluk kuvvetlerine ve muhtara haber vermeyen, kolluk kuvvetlerinin ihbar üzerine arama yapacağı sırada evinde mülteci olmadığını beyan eden, balkonda çok sayıda ayakkabı görülmesi üzerine nedeni sorulduğunda, yabancıların bulunduğunu ikrar edip, maddi bir menfaat karşılığı olmaksızın insani amaçlı olarak yardımcı olduğunu beyan eden sanığın, anılan suç bakımından, maddi gerçeğin kuşkuya meydan vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması bakımından, göçmenlerin İran ülkesinden Türkiye’ye bir klavuz vasıtası ile giriş yaptıklarını beyan etmeleri karşısında, sanığın yakalandığında üzerinde ele geçen 05….. nolu telefonun özellikle göçmenler arasında bulunan Özbekistan uyruklu ….ile ilişkili olabileceği de değerlendirilerek geriye dönük sanığa ait cep telefonunun suç tarihi öncesi ve sonrasındaki baz istasyonu verilerini içeren raporların getirtilip incelenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir