Makaleler

Taahhüdü İhlal Suçu

Taahhüdü İhlal Suçu

Taahhüdü İhlal Suçu: Öncelikle taahhüdü ihlal suçunun kanunlarımızda yer almasının nedenlerinin, bu konuda kanunda yer alan amir hükümlerin ve Yargıtay”ın bu konudaki görüşlerinin iyi anlaşılması gerekmektedir.

Taahhüdü İhlal Suçu

İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 340. maddesi“111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

Anayasamızın 38. maddesinde düzenlenen “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” hükmünün bir istisnası olarak karşımıza çıkan İİK 340. maddesinin  düzenlenme amacı kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğinin sağlanmasıdır.

Ödeme taahhüdünü ihlal suçunun oluşması için gerekli şartların ne olduğunu ise Yargıtay birçok kararında ortaya koymaktadır:

1-      Geçerli ve kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması gerekmektedir.

İcra takibinin kesinleşmediği durumlarda kimse borçlu sıfatını kazanmayacağı için bu sıfat olmaksızın düzenlenen ödeme taahhütnamesine aykırı hareket edilmesi durumunda bu suçun unsurları oluşmadığı için ceza verilemez. Bu doğrultuda takip kesinleşmediği için ihtiyati haciz sırasında düzenlenen ödeme taahhüdünü ihlal gerekçesiyle bir kimseye tazyik hapsi cezası verilmemesi gerekir.

2-       Borcun taksitle ödeneceğine dair ödeme taahhütnamesinin olması gerekir.

İİK m.111 hükmüne uygun bir şekilde, ilk taksiti derhal ödenmesi şartıyla ve en çok 4 taksit olacak biçimde taahhütname düzenlenmelidir.

3-      Ödeme taahhüdünde borç miktarının tüm ferileriyle birlikte açıkça gösterilmesi gereklidir.

Taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için düzenlenen tutanakta, düzenleme tarihi, takibe konu asıl borç miktarı, başvuru ve tahsil harcı, peşin harç, vekalet ücreti, icra masrafları ile icra takibinin kesinleştiği tarihten taahhüt tarihine kadar işlemiş ve taahhüt Tarihinden son taksitin ödenmesine kadar işleyecek faizin ayrıntılı olarak düzenlenmesi ve eğer taahhütten sonraki işleyecek faizden feragat edilmiş ise bunu açıkça belirtilmesi gerekir. Tüm bu kalemler rakamsal olarak belirtildikten sonra taraflar nihai miktar üzerinde yazılı olarak icap ve kabul beyanında bulunması gerekir. Bu nedenle tarafların sadece taahhütnamenin altına imza atması yeterli değildir.

4-      Taahhüdün icra dairesinde düzenlenmesi gerekir.

Taahhüt icra müdürü veya onun yardımcıları huzurunda yapılabileceği gibi tarafların icra müdürlüğüne giderek sözleşmeyi onaylatmaları şeklinde de yapılabilir. Borçlunun icra dairesi dışında yapılan bir taksit sözleşmesini ihlal etmesi durumunda bu suç oluşmaz.

5-      Borçlu, makul bir neden yokken ödeme taahhüdü ihlal etmiş olmalıdır.

Ödeme taahhüdünü ihlal suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu suçta taahhüde uyulmamasında “makul bir neden olması” kastı ortadan kaldırır. Makul bir nedenin varlığı sadece taahhütnamede belirlenen taksitlerin ödenmesi gereken tarihlerde aranmaktadır. Uygulamada hastalık, yangın, su baskını ve deprem gibi olağan üstü olaylar makbul sebep olarak kabul edilmektedir. Anayasada belirtilen “yerine getirememe” kavramı “makbul sebebide” kapsayacak biçimde daha geniş anlam ifade etmektedir. Borçlunun ekonomik gücü olmaması nedeniyle ve çaresizlikten borcunu ödeyememesi “yerine getirmeme” olarak kabul edilerek sanığa hürriyeti bağlayıcı ceza verilmemelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir